Shazam! Tanrıların Öfkesi, DC’nin pek de başarılı olmayan bir süper kahraman film serisinin son halkası. Film, 2019’da çıkan Shazam! filminin devamı niteliği taşıyor. David F. Sandberg tarafından yönetilen Shazam! Tanrıların Öfkesi, şans eseri elde edilen güçleri kullanarak dünyayı kurtarmaya çalışan genç Billy Batson’un hikayesini anlatıyor.
Film, Shazam! filminin sonundaki jenerikte gösterilen ancak hikaye boyunca görülmeyen kötü karakter Thaddeus Sivana’nın hikayesi ile başlar. Sivana, öldürücü güçlerinin yanı sıra kendisine bir dizi güçlü yeni yetenek kazandıran Yunan tanrısı Zümrüt Öz’e yönelir. Bu, Billy Batson ve ailesi için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Filmin ilk yarısı zayıf, yavaş ve öngörülebilir. Bu, genellikle, Sivana’nın neden kötü olduğunu ve Batson’un kardeşleriyle, özellikle de Marks’larla olan ilişkisini daha iyi anlamak için gerekli olan karakter gelişimini atlaması nedeniyle olur. Filmin, bir süper kahraman filmi olarak, aksiyonunun ön saflarda yer alması beklenir ancak Shazam! Tanrıların Öfkesi, film ilerledikçe daha da ilginç hale gelir.
Film, ana karakterler arasındaki dostluk, çaba ve sadakati ele alırken, aynı zamanda Batson’un kaderine nasıl uyum sağlayacağını keşfetmesine de yol açar. Ancak, buna rağmen, film genel olarak bir hayal kırıklığı. Hikayesi, özellikle ilk yarıda, isteksizce hareket ederken ve potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştiremezken, filmin yan karakterleri bile tamamen unutulmaya mahkum edilmiş gibi hissettiriyor.
Yine de, Shazam! Tanrıların Öfkesi’nin filmdeki en parlak noktaları, bağımsız kadın karakterlerin iyi tasvir etmesi. Helen Mirren ve Lucy Liu gibi güçlü oyuncuların performansları, filmi izleyenlerin gözüne çarpan diğer şeyler arasında yer alır. Özellikle, oyunların en iyilerinden biri olan Helen Mirren, Yunan tanrıçası Hespera olarak harika bir iş çıkarıyor.
Film, aynı zamanda görsel açıdan da tatmin edicidir. Ayrıntılı set tasarımlarına ek olarak, Shazam! Tanrıların Öfkesi, renkli ve canlı bir film. Aksiyon sahneleri, özellikle de finale yakın olanlar, oldukça iyi koordine edilmiş ve seyircinin aksiyonun ortasında kalmalarını sağlıyor.
Ancak, ne yazık ki, Shazam! Tanrıların Öfkesi, DC’nin süper kahraman dünyasında muhtemelen en başarısız olan filmlerinden biridir. Film, özellikle ilk yarısında, devam filminde beklenen heyecan ve ilgiyi uyandıramayan yavaş bir başlangıç yapıyor. Yavaş tempolu tasarımı, seyircinin dikkatini çekmek yerine daha çok incelikle hareket ediyor ve bunun sonunda filmin etkisiz olmasına neden oluyor. Bunun da ötesinde, anahtar karakterlerin yetersiz karakter gelişimi, seyircinin kötü karakteri ve kahramanı birbirinden ayırt etmesinin zor olması sonucu karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak, trofe de Helen Mirren ve Lucy Liu’nun mükemmel performanslarına rağmen, Shazam! Tanrıların Öfkesi, ne yazık ki zayıf kurgusu, yavaş tempolu girişi, öngörülebilir karakter gelişimi ve yetersiz öykü yapısı ile boğuşan bir DC devam filmidir olma özelliği taşıyor. Görsel açıdan tatmin edicidir ve ilginç aksiyon sahneleri sunsa da, Shazam! Tanrıların Öfkesi, DC evreninde tatmin edici bir yer edinemiyor. Konusu gereği bağımsız kadın karakterleri güçlü ve iyi tasvir etmesi menetmeyi özellikle bu konuda başarılı olarak ele alsa da, öncesindeki filmin en iyi özelliklerinden biri olan eğlenceli hikaye anlatımı, bu sefer başarısız olmuştur. Overall, bu filmi izlemek isteyenlerin, hayal kırıklığına uğrayabileceğini göz önünde bulundurmalarını tavsiye ediyorum.